Mart başında hem biraz dinlenelim hem de etrafı gezerken bu defa uzaklara açılalım diyerek üç günlüğüne Tahoe‘ye gittik.
Tahoe, California eyaletinin Nevada sınırında büyük bir göl. Etrafı çam ormanlarıyla kaplı. Yazın yüzmek ve kamp yapmak için tercih edilen, kışın ise bol kar alması ve içerdiği büyük ve güzel kayak merkezleri nedeniyle kış sporu yapmak isteyenlerin geldiği koruma altında olan güzel bir yerleşim merkezi.

Tahoe’de pekçok sayfiye evi var ve sahipleri gitmedikleri haftalarda bu evleri kiralıyorlar. Biz de bir arkadaşımızın organize ettiği böyle bir eve gittik dört aile toplanarak.
Gittiğimiz hafta henüz araba almadığımızdan araba kiralayarak gittik. Benim için de uzun yol tecrübesi oldu. Hava durumunu dinlediğimizde yollarda kar var diye epey bir tedirgin olduk ama kar yüksekliği epey olmasına rağmen yollar tertemizdi.
Kaldığımız ev çok güzel bir evdi. Tamamen ahşaptan inşa edilmiş, kocaman bir mutfağı, şöminesi ve balkonunda sıcak su ile çalışan bir jakuzi vardı. Evde 4 yatak odası olduğu için rahat rahat sığdık.

İlk gün tembellik edip etrafı gezdik, ama ikinci gün uzun zamandır istediğimiz bir şeyi denemeye karar verdik: Snowboard!
Snowboard için gittiğimiz kayak merkezinin adı Squaw Valley. Burası 1960 Kış olimpiyatları için inşa edilmiş bir kayak merkezi. Oldukça büyük bir yer, her yaş ve tecrübe için farklı eğimlerde pist bulmak mümkün.
Ne ben ne Cüneyt daha önce hiç snowboard yapmadık, neyse ki merkezde günlük bir eğitim paketi vardı, bu paketi satın aldık. Paket bir günlük grup eğitimi, tam techizatlı ekipman ve lift ücretini içeriyor. Ekipmanlarımızı aldık, tıpış tıpış Beginners pistine gittik.
Amanın… snowboard yapmak ne kadar zormuş! Ben zaten düz yolda zor yürüyen bir insan olarak iki ayağımı bir kayağa bağlama fikrinden epey tırstım. daha ayakta duramıyorum nasıl kayacağım diye kara kara düşünmeye başladım 😛
Snowboard öğrenirken ilk söyledikleri şey düşerken sakın ellerinizin veya kollarınızın üzerine düşmeyin, poponuzun üstüne düşün. Ama mümkün değil ki, insan refleks olarak dengesini kaybettiğinde önce ellerini uzatıyor düşüdünü yavaşlatmak için, düşmenin bitin gücü de haliyle bilek ve omuz eklemine biniyor.
Cüneyt bir denge ve kontrol adamı olarak daha ilk denemesinde yokuş aşağı gayet şahane biçimde kaymaya başladı, eğitmen bile ikinci kayışında sonra “Bu tamam” diyerek onu kendi haline bıraktı.
Sıra bana geldi ama, ben ayağa kalkamıyorum ki kayayım. Neyse güç bela ayağa kalkmayı başardım ama kaymak epey zor geldi. Muhtelif defalar düştükten sonra biraz biraz becermeye başladım.
Kayarken nadir olarak ayakta durduğum anlardan biri bu resim. Gören kırk yıllık snowboardcu sanır ama genelde bu ve benzer sahnelerin bir sonraki karesi şu şekilde bitti:
Evet o görülen ters dönmüş bir böcek gibi düzelmeye çalışan benim 😀
Akşam olmaya başlayınca düzen ısı ve rüzgar nedeniyle kar donmaya başladı, kaymak ta iyice zorlaştı. Kaç kere düştüğümü anımsamıyorum, sayamadım! Son düşüşüm epey esaslı oldu onu biliyorum ama.
Eşyalarımızı toplayarak sıcak eve geri döndük. Soğuk biralarımızı açtık ve buz gibi havada önce balkondaki jakuziye girip orada da kısmen donduktan sonra camdaki buzları izleyerek şömine başında ısındık.
Ertesi gün güzel bir kahvaltının ardından da Berkeley’e geri döndük.
Hikaye burada bitmiyor, iki gün sonra sol bileğimde korkunç bir ağrı başladı ve her tür uyguladığım tedaviye rağmen geçmeyince en sonunda doktora gittim. Doktor ziyareti sırasında Amerika’daki sağlık sisteminin neden battığını bir kez daha anladık. İki yönlü bilek grafisi çekildi, ne kadar tuttu dersiniz? Tam 350 Dolar!! ( yazı ile üçyüzelli!!!) Neyse ki sağlık sigortamız var!
Röntgenler sonunca bileğimi kırmayı başaramadığım, ama eklemimi zedelediğim anlaşıldı, bu defalık atel ile yırttım.
Herşeye rağmen önümüzdeki kış tekrar gideceğiz snowboard yapmaya, düşmeyi öğrensek yeter zaten 😀
Haaa karda sıcak jakuzi ha? Uuuuuuuuu…… Nutkum tutuldu!
BeğenBeğen
ne yalan söyliyim fazla korku filmi izlemekten sanırım, evi görünce içimi tuhaf ama keyifli bir ürperti kapladı..geceleri özellikle inanılmazdır gerçekten..
BeğenBeğen