Mart ayı başında annem ve babam bizi ziyarete geldiler! 😀
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra havaalanında onları karşıladık ve eve geldik. Doğal olarak 36 saattir uykusz oldukları için epey yorgundular. Doğrudan eve gittik ve dinlendiler. Sonraki iki günü de evi ve çevreyi gezerek geçirdik buranın saatine adapte olabilmeleri için.
İlk fırsatta da California şarabından test ettirdik onlara. beğendiler galiba 😀
İlk geldiklerinde henüz arabamız olmadığından genelde San francisco’ya BART ile inip toplu taşıma ile gidilecek yerleri gezdik. Ama bizim bir tuhaf şansımız var, ne zaman turistik gezi yapalım desek hava kapatıyor ve yağmur yağıyor, bu defa da öyle oldu. İlk gezi girişimimizde Fisherman’s Wharf tarafına giderek yağmur ve rüzgara karşı epey yürüttük onları.
Elbette Çin mahallesine de gittik. 🙂
Annem çin mahallesindeki el işlerini çok beğendi. Vitrindeki mermerden oyulmuş atlar ise favorisi oldu, kendisini alma şansımız olmadığından resmini çektik biz de.
Bu arada araba alma girişimlerimiz sürüyordu, bu nedenle zaman zaman turist modunu bırakıp BART’a atlayarak epey bir yol gidip satılık arabaları incelemeye gittik. Hatta almaya niyetlendiğimiz arabaları tamircilere götürürken de benimle geldiler. Artık dönünce arkadaşları San Francisco’da nereye gittiniz diye sorduklarında “Sanayi mahallesine!” dememişlerdir umarım! 😛
Uzun aramalardan sonra daha önceki postta da anlattığım arabamızı aldık. Arabayı alınca hazır annem babam da buradayken bol bol gezme fırsatımız oldu.
İlk olarak hem aabayı denemek hem de şehri panaromik olarak görmek için SF içincen geçen 49 mile scenic drive denen bir tur yaptık. Yollardaki tabelaları takip ederek 49 mil (yaklaşık 80 km) süren bir şehir içi gezi yaptık. Gene hava kötüydü tabi 🙂
Okyanus kıyısına da gittik, fırtınaya rağmen hem de!
Bir hafta sonu hep birlikte kuzeye Santa Rosa’ya gittik. Burada anne ve babamın üniversitede iken birlikte çalıştığı arkadaşlar Betsy ve eşi Bryan Harrel’i ziyaret ettik. Betsy ve Bryan yıllarca dünyanın çeşitli ülkelerinde ingilizce öğretmenliği yaptıktan sonra emekli olup kendi memleketlerine geri dönmüşler. Hatta Bryan, bir ara İstanbul Robert Koleji’nde müdürlük yapmış. Ben bu kadar entellektüel ve yaşam sevinci dolu iki insan görmedim, bizim yaşıtlarımız bile çok daha bezgin yaşamdan. Şu anda yaşlılar için özel hazırlanmış bir köyde yaşıyorlar, ortak yemek alanları, tiyatroları, kütüphaneleri var. Birlikte çok keyifli vakit geçirdik, bize çeşit çeşit ilginç anılarını anlattılar.
Betsy’leri ziyaretten dönerken buradaki en beğendiğim yer olan Dünyanın Ucundaki Fener‘e uğradık. 😀

Havanın güzel olduğu bir günü yakalayarak SF’deki turist mekanlarına tekrar gittik, meşhur sokak tramvaylarına bindik, Fisherman’s Wharf’ta yengeç yedik…
Son hafta sonumuzda ise Redwood Ağaçlarını görmeye gittik, ama bu bir başka post konusu 🙂
Annem ve Babam yaşadığımız yeri, evimizi, mahallemizi çok beğendiler. Tam geldikleri zaman bütün çiçeklerin açtığı zamandı. Yolda yürürken her tür çiçek ve ağaca takıldık. Babama buraya yerleşip bahçıvanlık yapmsanı önerdim, sanırım oldukça sıcak baktı bu öneriye 😀
Bir ay keyifli geçince çabucak bitiyormuş. Nisan ortasında anne ve babamı yolcu ettik Türkiye’ye. Bir dahaki seneye biz de daha çok yer öğrenmiş olur, onları da yeni yerlere götürebiliriz umarım.