“Berkeley“.
Son 6 aydır yaşadığımız yerin adı bu.
Wikipedia’da aradığınızda Berkeley için Wiki’nin ilk tanımı şu:
“Amerika Birleşik Devletleri’ndeki politik olarak en liberal olan şehir.”
1960 yıllarındaki öğrenci hareketlerinde, Vietnam savaşı karşıtı kampanyalarda aktif bir rol oynamış bir şehir. Ayrıca Hippie akımının başladığı merkezlerden biri. Sokakta hala artık 50 yaşlarına gelmiş hippiler veya üzerinde “People’s Republic of Berkeley” yazan t-shirtler giyen kişileri görmek mümkün.

Post-hippie mirasının etkisiyle olacak, günümüzde çevrecilik akımlarında başı çeken bir şehir.
Zaten genelde San Francisco çevreye çok duyarlı olması ile biliniyor ama Berkeley San Francisco’dan da bir adım ileride. Pekçok kişi Hybrid car denen yarı elektrikli araba kullanıyor. Pazarlarda ve çoğu markette naylon poşet yok; olanlar da zaten istenmedikçe vermiyorlar. Hemen tüm marketlerde poşet/ kesekağıdı kullanmazsanız ve kendi çantanızı kullanırsanız 50 cent indirim yapılıyor. Her binanın üç ayrı çöp kutusu var, kağıtlar organik atıklar camlar ayrılarak toplanıyor ve değerlendiriliyor.

Tam ortasında dünyanın en iyi üniversitelerinden birini barındırıyor Berkeley. University of California Berkeley, ya da kısaca UC Berkeley mezunları şimdiye dek 24 adet Nobel ödülü almışlar. Apple, Sun, Adobe, Intel gibi aklınıza gelen pek çok teknoloji şirketinin kurucuları ve CEO’ları buradan çıkma. Ilaveten fizik, astronomi ve moleküler biyoloji alanında bol bol nobel toplamıs bir okul. Berkelium diye bir element var, bilmem nerede bulunduğunu söylemeye gerek var mı? 🙂
Üniversite ve hippie etkisi ile hem entellektüel hem de deli sayısı oldukça yüksek bir şehir burası. Sokakta gezenlerin yarısı öyle ya da böyle üniversite ile alakası olan ve entellektüel seviyesi yüksek kişiler, diğer yarısı ise bildiğiniz deli :)) Ya da hayata akademik olarak baslayıp sonra beyin su kaynatınca öyle oluyorlar bilemedim. Sıklıkla BART ıstasyonun yanında takılan, kendi kendine konuşan, gülen hatta çığlık atan tuhaf kılıklı insanlara rastlamak mümkün.
Geçen hafta yolda yürürken önümde 60 yaşlarında pembe-mavi saçlı bir teyze vardı, kafasında bir bere ve berede “I am weird and I am proud of it!” yazılı bir rozet takılı idi. 🙂


Radikallik, entellektüellik, marjinallik bir de üzerine delilik eklenince çok keyifli bir yer olmuş Berkeley. Üniversitenin hemen karşısındaki Telegraph Avenue‘de gezerken yolda renkli çehreler görmek, köşebaşında çalan sokak çalgıcılarını dinlerken karşı kaldırımda politik gösteri yapan aktivistlerle slogan atmak mümkün.

Kısaca Berkeley’in nesi meşhur derseniz, akıllısı ile delisi meşhur :))))
Bu sokak müzisyenlerinin muazzam çaldıkları gibi bir his oluştu içimde nedense! Burdan bakınca öyle gibi görünüyor 🙂
BeğenBeğen
resmin altindaki mavi linke tikla 🙂
BeğenBeğen
Aaa görmemişim linki.. Muazzam olmasalar da çok tatlılar 🙂
BeğenBeğen
I am jelous and i’m proud of it:-) herhalde ben de köyün delileri arasında yerimi bulurdum. Oranın delisi bile farklı baksana:-)
BeğenBeğen
Jupiter Jupiter 🙂
BeğenBeğen