
Birkaç gün önce Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da herkesler feminist kesildi, facebook’ta kutlamalar uçuştu, twitter’da ard arda kadınlar övüldü, yad edildi falan… Arada birkaç denyo “Emekçi Erkekler Günü neden yok ama, bu cinsiyetçilik değil mi peki?” diye sordu gene adet olduğu üzere.
“Emekçi Erkek Günü”ne niye ihtiyacınız yok biliyor musunuz?
Çünkü her tür profesyonel alanda, gerek özel sektörü gerek akademi, gerek politika olsun, her yerde ama her yerde erkek olmak kanıksanan durum çünkü toplum için hala. En başta bu alanlarda iş bulabilmek için daha fazla çabalamanız lazım. Diyelim ki işe girdiniz, bu defa tutunmak için, kendinizi ispat edebilmek için bir erkekten kat be kat fazla enerji harcamanız, onlardan çok daha iyi olmanız gerekiyor. Çok daha iyi olsanız bile o da yetmiyor, o zaman da sizden daha kötü iş yapan erkeklerden daha az maaş almakla, daha az takdir görmekle yüzleşmeniz lazım. Bunları atlattınız diyelim, zoru başardınız ve hem iyi bir pozisyona geldiniz hem de iyi maaş alıyorsunuz, bu defa da sizden bahsedilirken yaptığınız işle değil, elbisenizin rengi ile veya saçınız başınızla anılmaya hazır olun.


Bu sonbahardan beri, bir süredir danışman olarak çalıştığım Stanford Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nde üst düzey denebilecek bir konumda yönetici olarak çalışıyorum. Hastane’nin ayakta tedavi kliniklerinin tamamında, bilgi işlemden sorumlu direktör konumundayım. Altımda bana bağlı iki müdür ve toplam 14 analist var. Şu an yaptığım iş, benim için önemli bir gurur kaynağı. Altı yıl önce bu ülkeye eş durumundan H4 vizesi ile giriş yapıp 2 sene çalışma izni olmadan yaşamış biri olarak, son dört yılda neredeyse sıfırdan bu konuma gelmek için köpek gibi çalıştım, hala da çalışıyorum. Doğal olarak bundan da gurur duyuyorum.
Geçtiğimiz hafta, hastanenin tüm üst düzey yöneticilerinin bir araya geldiği tüm günlük bir strateji toplantısı yapıldı. Toplantı sırasında sunum yapan CMIO (Chief Medical Information Officer) organizayona yeni katılan yöneticileri tanıtan bir slayt seti hazırlamış, her bir yöneticinin fotoğrafı ve ne yaptıklarını açıklayan birkaç cümle ile organizasyona tanıtım yapılacak.
Benim LinkedIn profilimde yer alan eski bir resmimi bulmuş. O resim eşliğinde beni üst yönetim kadrosuna bir kez daha tanıttı:
Işıl, aramıza katılmasından gurur duyduğumuz bir yetenek. Son derece köklü bir tıbbi ve yönetim geçmişine sahip vizyoner bir sağlık bilişim lideri. Aynı zamanda tıp doktoru ve ana vatanı olan Türkiye’de aşı yanlısı ve sözde bilim karşıtı aktif bir web sitesinin de kurucusu ve halen yöneticisi.

Resim ve tanıtımı duyan insanlar alkışladılar falan… Sonra kahve arası oldu, bir sürü insan tebrik etmek için yanıma geldi. hepsinin ortak ve tek sordukları soru neydi biliyor musunuz?
Aaa eskiden saçın uzunmuş, bilmiyorduk!
İşim değil, emek harcadığım ve ekibimizin katkıları ile bir milyondan fazla okunan Yalansavar değil, doktorluk kariyerim değil, saçım…. SAÇIM!!!!!
Bu, o kadar absürt, o kadar saçma bir şey ki! Çoğumuz normalleştirdiğimiz için ilk etapta belki saçma gelmiyor, ama düşününce anlıyor insan ne kadar abuk olduğunu. Perspektife oturmak için şöyle bir örnek vereyim.
Ben erkek olsaydım, tamamen aynı özgeçmişe sahip olsaydım ve aynı şekilde tanıtılsaydım… Hatta gösterilen resmimde traşlı iken şimdi sakal bırakmış olsaydım…. Sizce kahve molasında yanıma gelen kişiler şunu der miydi?
Aaaa, eskiden traş oluyormuşsun, şimdi sakalın uzamış!
Cevabı hepimiz biliyoruz sanırım.
Bu yaşanan olay gayet rutin bir durum aslında. Kadın politikacılar çoğu zaman politik görüşleri ve önerinden çok kılık kıyafetleri ile manşet oluyorlar. Bir erkek politikacının kravatının ne kadar zevksiz olduğu haber konusu olmazken, Hillary Clinton’un “zevksiz” kıyafetleri The Guardian gibi saygın bir gazeteye makale olabiliyor mesela.

Ya da Beyaz Saray danışmanlarından birinin ayakkabıları ile ilgili makale yazılabiliyor. Ya da en modaya uygun giyinen kadın politikacılar oylanabiliyor. hatta Forbes olayı iyice genişleterek Firavunlara dek gidip tarihten kadın politikacı kıyafetleri galerisi yapmış. Bunun ne kadar absürt olduğunu anlamak için bu makalelerdeki ana karakterlerin erkek olduğunu hayal etmeniz yeterli. Erkek politikacıları konu alan en çirkin kravat, en biçimsiz ayakkabı gibi makalelere rastlamıyoruz. Bizde kıyafeti tek makale gündemi olan politikacılar Zafer Çağlayan ile Egemen Bağış idi son yıllarda, o da moda akımları için değil, sıfırlanan paralar için. Hatta Esat Kıratlıoğlu’nun yana taradığı saçlarının bile makale konusu olduğunu anımsamıyorum, oysa hakkında makale değil ansiklopedi bile yazılabilirdi.
Sadece kılık kıyafette değil, her türlü konuda bu aynı. Mesela bu yazının başlığındaki fotoğraf, Nature dergisinin kadın editörü’ne gelen bir mektuptan alınmış. Prostat kanseri ile makale yazmış bir grup yazar, editörün elinin hamuru ile erkek prostatına karışmaması gerektiğine karar vermişler ve rica etmişler:
Sayın Nature Editörü, Kararınızı kabul edemiyoruz…. Sizden taslağımızı incelemeyi bırakmanızı ve onu bir ‘erkek’ editöre devretmenizi talep ediyorum.
İşte bunlar nedeniyle Emekçi Kadınlar Günü var, olmaya da devam edecek denyo arkadaş.
Ne zaman sen “Aaa senin saçın uzun muydu?” demeyi bırakacaksın, ne zaman Hillary’nin kıyafetleri manşet olmayacak, ne zaman “kadın olmayan editör istiyoruz” diye mektup yazan insanlar ortadan kalkacak işte o zaman gerek kalmayacak kadınlar gününe. Sen de zaten yılın tüm günleri sizin iken o bir günü kadınlara çok görüp saçmalamayacaksın.
Biz de kadınlar olarak bunlara rağmen o alanlara elimizin hamuru ile girmeye devam edeceğiz. Üstelik kısa ve uzun saçlı olarak, çirkin veya güzel elbiselerimiz, topuklu ayakkabılarımızla, zevkli veya zevksiz ama kendi seçtiğimiz ve sizi hiç ilgilendirmeyen kıyafetlerimizle.
Emma Watson’un, kendisine “Mühendis olmak istiyorum ama babam o iş erkek işi diyor. Bu durumu değiştirmek için ne yapmalıyım?” diye soran kıza verdiği cevap hepimizin aklında olmalı:”Mühendis ol!”
Geçmiş Emekçi Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun!
Bonus: Daha önce görmediyseniz Facebook CFO’su Cheryl Sandberg’in yaptığı”Neden çok az sayıda kadın lider var?” konuşmasını izlemenizi şiddetle öneririm.
https://embed-ssl.ted.com/talks/lang/tr/sheryl_sandberg_why_we_have_too_few_women_leaders.html
kadınlara yönelik yapılan bu ayrımcılık biraz da biz kadınların suçu gibime geliyor. değişim için çabalamamız gerekiyor. hayatın her alanında bir adım ileri çıkmamız ve başarmak için çalışmamız lazım.
BeğenBeğen
Sevgili Işıl hanım,
Ben Türkiye’de yaşayan, 22 yaşında bir erkek olarak, sizi örnek alıyorum!
Keşke kadın olduğunuz için demek zorunda olmasam, ama dolaylı olarak öyle. Türkiye’de zaten geri planda kalan kadınlar, durumu kabullenmenin ötesine götürüp bu algıyı yayma peşindeler. Okuduğum üniversitede kadınlar; otobüste erkekler neden yer vermiyor diye eylem yapmayı bile düşünüyorlardı.
Çok farklı hayatlarda yaşıyorsunuz o insanlarla belki de. Onlar öyle yoğruldu artık. Kadınlara Türkiye’de artık bir devrim olacağına inanmıyorum.
Çevremdeki en feminist insan olmaktan yoruldum. Ben artık karışmıyorum bu işlere. Değerli kaleminizin hitabeti bize olsa da; size! saygı duyduğum, örnek aldığım, skeptik bir beyine sahip olan size; bu yazıya bu ülkede gülerler demek zorundayım.
Kadın olmanızdan gurur duyuyorum. Işıl değil, kerim olsaydı yine hayranınızdım. Ancak üzgünüm, işin büyüsü, daha doğrusu yüceliği kadın olmanızda.
Sevgilerle.
BeğenBeğen
Tesekkurler guzel sozleriniz icin 🙂
BeğenBeğen