Gezi

Aurora Avcıları

16418169533_75a9a72836_z
Aurorlarla dolu müthiş bir gece!- Mt. Aurora Lodge, Fairbanks.

Tanıyanlar biliyorlar, kuzey ışıkları benim için her zaman çok özel ve mutlaka görülmesi gereken bir şey oldu. Sanırım ilk defa varlıklarını lise yıllarında iskandinav mitolojisine sardığım zamanlarda öğrenmiş ve böyle bir fenomenin varlığıyla büyülenmiştim.  O zamanlardan bir gün gelince neresi olursa olsun gidip ölmeden önce bu inanılmaz doğa olayını görmeyi kafama koymuştum.

Aradan yıllar geçip de büyüyüp iş güç sahibi olup bu yolculuğu gerçekleştirebilecek param olunca ilk fırsatta İsveç’in kuzeyine giderek kuzey ışıkları ile ilk kez karşılaşmayı başardım. 2007 yılında yaptığımız Kiruna gezimizi kısaca burada da anlatmıştım. Orada ilk defa kuzey ışıklarını gördüm ve büyülendim. Ama hem gittiğimizde güneş manyetik alanı çok güçlü olmadığı için ışıklar çok güçlü değildi, hem de yanımızda bu deneyimi fotoğraflayacak yeterli ekipman yoktu o zaman. Cüneyt ile tepemizden dökülen ışıklara bakıp büyülendikten sonra, bunu daha uygun bir zamanda, daha uygun ekipmanla tekrar yapmaya karar vermiştik. Yıllar geçti, ABD’ye taşındık. Bu sırada hem Güneş’in 11 yıllık manyetik döngüsünü iyice öğrendik, hem de Cüneyt fotoğraf ekipmanlarını epey geliştirdi. Buradan Kuzey Avrupa’ya gitmek zor olacağından bu defa Alaska’dan görmek için gitme planları yapmaya başladık ve 2015 yılının Mart ayında bu hayalimizi gerçekleştirdik.

Bu defa zamanlamamız mükemmeldi!  Yolculuğumuzu hem Güneş manyetik döngüsünün epey güçlü bir yılına denk getirmeyi başardık, hem de tamamen tesadüf eseri Güneş’te son 10 yılın en güçlü patlaması gerçekleşti ve saçılan protonlar biz oradayken Dünya’ya ulaştı.  Tek kelimeyle mükemmeldi!!!!!

Hem bu müthiş geziyi unutmamak, hem de gitmeye niyetlenenlere ipucu olması açısından işte 2015 yılındaki Alaska – Fairbanks gezimiz…

Ne zaman gitsek ki?

Alaska, ABD’deki doğası çok güzel yerlerden biri. Söylediklerine göre hem yaz mevsimi, hem kış mevsimi çok güzel ve değişik. Yazın doğal hayatı, buzulları ve batmayan Güneş’i görmek mümkün. Çoğu insan gezmek görmek için ve daha konforlu olması nedeniyle cruise gemisi ile gelmeyi tercih ediyor. Ancak bizim amacımız özellikle kuzey ışıklarını görmek olduğundan biz uçakla gitmeyi seçtik. Ayrıca ışıkları görme ihtimalimizi artırmak için kalış süremizi de biraz uzun tuttuk.

Kuzey ışıkları tüm yıl boyunca mevcut olsa da, ancak karanlıkta seçilebiliyorlar. O nedenle amaç onları görmekse ne yazık ki sert iklim koşullarına rağmen kışın gitmek gerekiyor.  En ideal zaman Mart ayı, çünkü Mart’ta hem hava kış ortasına göre biraz daha ılımış oluyor, hem de havanın en az bulutlu olduğu aylardan biri. ( Alaska’da kaldığımız hostelin resepsiyon görevlisi Eylül ortasının da ışıkları gözlemek için epey iyi bir zaman olduğunu söyledi.)

İlaveten, kuzey ışıklarını bütün ihtişamı ile görmek için Mart ayında gökyüzünde Ay’ın olmadığı haftayı seçmek önemli.  Zira Ay büyüdükçe gökyüzü aydınlanıyor, Ay’la birlikte epey ışık kirliliği yaratabilir.

Biz de Ay’ın evrelerini kontrol ettikten sonra, yolculuğu yeni ay haftasına denk getirerek 13 Mart akşamı yola çıkmaya karar verdik, biletlerimizi birkaç ay önceden aldık. ( Biletleri önceden almak önemli, zira Mart’ın en popüler ay olması en pahalı ay olmasını da beraberinde getiriyor.)

İlaveten orada bulunacağımız sürede kullanmak üzere 4 çekerli bir aracı da önceden kiraladık.

Kalacak yer konusunda da epey detaylı bir araştırma yaptık. Tecrübeli aurora avcıları kesinlikle şehir dışında, ışıklardan uzak yerleri öneriyorlar. Biz de birkaç farklı yerde kalmanın mantıklı olduğuna karar verip planımızı bu şekilde yaptık. Vardığımız gün ve sonrasındaki birkaç gün şehide bir otelde kalmaya karar verdik. Böylece şehri tanıyıp iklime ve çevreye adapte olabiliriz diye düşündük. Ardından üç günlüğüne A Moose in the Garden isimli bir B&B pansiyonda, son iki gün de hemen herkesin auroraların en iyi gözlendiği yerlerden biri olduğu konusunda hemfikir olduğu Mount Aurora Lodge‘da yer ayırttık.

Ne giysek de donmasak?

Kiruna’dan tecrübeliyiz, kutup bölgesi soğuk oluyor arkadaşlar. İnanın…

Üstelik bu defa amacımız mümkün olan her akşam ışıkları görmek. Bu da şehir dışına çıkmayı, kuzeye bakan ve ufku gören bir yerde epey uzun saatler geçirmeyi gerektiriyor. Gideceğimiz hafta hava durumunun -30 C göstermesi nedeniyle gitmeden alışveriş ettik. Çifter kat termal içlikler, merino yününden kalın dağcı çorapları, yüzümüzü kapatacak kalın kar maskeleri ve hem ince hem de onların üzerine giyilecek kalın kar eldivenleri aldık. Cüneyt fotoğraf çekeceğini düşünerek iyi bir bot almak istedi, REI’deki görevli depoya giderek hayatımda gördüğüm en kalın botu getirdi.  Alıp almama konusunda epey tereddüte düştük başta, bot bize o kadar büyük, ağır ve kalın geldi ki… Abartıyor muyuz acaba diye düşünmemize rağmen süper bir indirimde olduğu için aldık.  İyi ki de almışız, hiç üşümeyen Cüneyt’in ayakları o bota rağmen dondu, dondu!

1517439_10152841473492857_9041019928786545287_n
Sıcak bir Fairbanks günü!

Ders çalışmak lazım…

Aurora forecast
Aurora forecast gerçek zamanlı aurora aktivitesini gösteriyor.

Bu aurora denen meret her an gökyüzünde sizi beklemiyor ne yazık ki. Birkaç koşul bir araya gelecek ki, nazlı yüzünü size gösterecek. Daha önce belirttiğim gibi, öncelikle havanın karanlık olması gerekiyor. Ama o yetmiyor karanlık olduğu gibi bulutsuz da olmalı. Bitmedi, aurora aktivitesi Güneş’ten gelen manyetik fırtınanın gücüne, atmosfere saldığı proton yoğunluğuna ve hala daha anlamadığım bir sürü başka fiziksel etmene bağlı. Dondurucu soğukta otelden çıkıp dağ başına gidecekseniz en azından koşulların aurora yaratmaya uygun olduğunu görmek gerekiyor. Bu nedenle hem hava durumunu, hem de normal hava durumun bir parçası olmayan bilimum atmosferik değeri sürekli takip etmeniz gerekli. Neyse ki tek deli biz değiliz, aurora avcıları için hazırlanmış ve bu değerleri ölçen, gösteren hatta bunların kombinasyonları ile aurora görme ihtimalini hesaplayan bilimum akıllı telefon uygulaması mevcut.

Gitmeden birkaç hafta önce bu uygulamaların çoğunu indirdik. En memnun kaldıklarımız Android ve iOS için olan Aurora Forecast ve NASA Space Weather uygulamaları oldu.  Android’de mevcut Aurora Alert uygulaması da benzer bir uygulama, ilaveten KP indeksi (Aurora görme ihtimalinizin en somut göstergesi) yükseldikçe alarm çalarak sizi dağa bayıra çıkmanız için dürtüklüyor.

İlaveten aurora ile ilgili son durum bilgisi yayınlayan bazı twitter hesapları da var: @AuroraMAX ve @AuroraNotify. Bu hesaplar o gün aurora görülme ihtimalini, o anki durumu sürekli tivitliyorlar. @Aurora_alerts isimli bir hesap yörüngedeki uydudan güneşten gelen partikül ölçümlerine göre ne kadar zaman sonra aurora görüleceğinin bilgisini veriyor.

Fairbanks

Sonunda Cuma akşamı uçağa binerek uzun Alaska yoluna koyulduk. Direkt uçuş yok ne yazık ki, bizimki Seattle üzerinden aktarmalıydı, kısa bir aradan sonra Seattle’dan bizi Fairbanks’a götürecek uçağa bindik. Üçbuçuk saatlik uçuşun sonuna yaklaşırken pilotun anonsu duyuldu:  “Sağdaki camdan bakarsanız ileride kuzey ışıklarını görebilirsiniz!”

Ne yazık ki solda oturduğumuzdan ancak kıyısından görebildik ışıkları. Ama oldukça da heyecanlandık, demek ki oralarda bir yerdeler! Sonunda Fairbanks’a indik. Havaalanı minicik bir yer, dışarısı kar. Bagajlarımızı aldıktan sonra Avis’ten kiraladığımız aracı aldık. Bize dört çekerli bir Chevrolet Silverado verdiler. Böylece hayatımın ilk kamyon şoförlüğü deneyimini de yaşamış oldum. Başta “bu kadar büyük arabaya gerek var mı ya?” derken sonraki günlerde altımızdakinin tank gibi birşey olmasına birkaç kez şükrettik. Bizim yaptığımızı yapıp gecenin köründe dağ başına gidecekseniz böyle bir canavar kiralayın, zira -30 derecede  dağ başında kara saplanıp yolda kalmak hiç eğlenceli değil.

California’da evden çıkarken 80F ( 27C) olan hava sıcaklığına göre giyinmiş, yanımıza uçaktan inince giyecek kalın birşeyler almıştık. Ama havaalanından çıkınca gerçek soğuğun nasıl birşey olduğunu anımsadık yeniden. Yüzünüzü acıtan, burnunuzun içini donduran ve ellerinizi üşütmeden direkt uyuşturan cinsten bir soğuk… Şoku atlattıktan sonra otelimize geldik, saat sabahın 6’sı olduğu için check in yaptıktan hemen sonra yatıp öğlene dek uyuduk.

Fairbanks'ta gün batımı.
Fairbanks’ta gün batımı.

Hoş bir tesadüf

Uyanınca ilk önce kahvaltıya, oradan da Fairbanks Turizm ofisine gittik. Turizm ofisindeki çalışanlar çok yardımcı. Bize uzun uzun aurora gözlenebilecek yerleri ve şehirde yapılabilecek diğer aktiviteleri anlattılar. Fairbanks baya ufak bir yer, bir ucundan diğer ucuna arabayla gitmek 15 dakikadan fazla sürmüyor, kara rağmen. Etrafta kış mevsiminde kuzey ışıkları haricinde çok da fazla yapılacak birşey yok. Görevli bize gündüz yapılacak aktivite önerisi olarak köpek kızağına binmemizi (ki zaten planımızda vardı), Alaska Üniversitesi Müzesi’ni ziyaret etmemizi, ve yakınlardaki sıcak su kaynağı üzerine kurulan kaplıcayı ziyaret etmemizi önerdi. Bir de popüler Amerikan kültürü tarafından fake bir şekilde yaratılmış Noel Baba’nın evini ziyaret etmemizi önerdi. Pek ilgimizi çekmedi doğrusu, ama kibarca tabi filan dedik, ne yapalım.

Bu arada, kahvaltı ederken bundan üç yıl kadar ortak bir dostumuz sayesinde San Francisco’da tanıştığımız ve kendini aurora fotoğrafı çekmeye adamış Dirk‘e e-posta atmak aklımıza geldi. Dirk, son 15 yılını auroraları avlamaya adamış biri. Öyle ki, sadece bu işi yapabilmek için işi gücü bırakmış, serbest marangozlukla hayatını kazanıyor. Güneş aktivitesi yükselip aurora uyarısı duyar duymaz ne iş yapıyorsa bırakıp uçağa atlayıp Alaska’ya geliyor ve fotoğraf çekiyor. Dirk, bize Fairbanks’a Mart ayında gitmemizi öneren kişi aynı zamanda. Gelmişken ondan tüyo almanın güzel olacağını düşündük ve “Biz Fairbanks’tayız. Nereden aurora izleyebiliriz diye sana da bir soralım.” diye kısa bir mail attık.

Turizm ofisinin bitişiğindeki müzeyi gezerken telefonum kısa mesaj uyarısı verdi. Mesaj Dirk’ten geliyordu:”Kahve içmeye ne dersiniz?

Tahmin edebileceğiniz gibi, Güneş’teki yüksek manyetik aktiviteyi duyan Dirk tası tarağı toplayıp birkaç gün önce Fairbanks’a gelmiş. Bundan daha ideal bir tesadüf olabilir mi??? Yıllardır olan hayalimizi gerçekleştirmek için buradayız ve bu işi en iyi bilen biriyle buluşma şansımız var!

Bir yandan kahve içip bir yandan sohbet ederken Dirk sonraki üç gün Fairbanks’ta olacağını, sonra daha da kuzeye gideceğini ve Fairbanks’teyken istersek akşamları bizi aurora görülebilecek uygun yerlere götürebileceğini söyledi.  Ona ayak bağı olur muyuz acaba diye tereddüt ettik biraz, ama o gayet açık yüreklilikle zaten kiraladığı arabanın dört çeker olmamasından dolayı tek başına şehir dışına çıkmaya çekindiğini, konvoy yaparsak onun da kendini daha güvenli hissedeceğini söyleyince içimiz rahatladı. Bu süper tesadüf, bizim Fairbanks’ta kendi kendimize asla bulamayacağımız kuzeye bakan tüm ufku gören kuş uçmaz kervan geçmez yerlerden aurora seyretmemizi sağladı.

Aurora avcıları

Cumartesi günü akşam yemeğinden sonra ilk auroramızı görme umuduyla Dirk önde biz arkada yola koyulduk. Dirk bizi Cleary Summit civarında bir tepeye götürdü. Yolda araba kullanırken şehirden uzaklaştıkça ve saat ilerledikçe kuzeyde ufukta yeşil bir ışık belirmeye başladı. Araba kullandığım için ben fazla sağıma soluma bakamadım ama Cüneyt yanımda heyecanla bağrışmaya başlamıştı bile!

Auroraları seyredeceğimiz yere ulaştığımızda artık gökteki yeşil ışık iyice belirginleşmişti. Arabayı park edince dışarı çıkıp gökyüzüne baktım. İşte hayallerimdeki mucizevi ışık oradaydı!  Gözümün önünde yavaş yavaş kıvrılıp bükülüyor, parlaklaşıp sönükleşiyordu. Nefes kesiciydi!

İlk auroramız!
İlk auroramız!

Nefesimizin kesilmesinin tek nedeni bu muhteşem görüntü değildi. Rüzgarsız yerde -30 C, bulunduğumuz yerde kimbilir eksi kaç olan olan hava sıcaklığı ve burnumun donmasının da bir miktar etkisi vardı nefessiz kalmamda sanırım.

Bir yandan aurorayı kaçırmamaya çalışarak bir yandan hızlıca giyindik. Maalesef o kadar kat kat giyinip arabada durmak mümkün değil, o nedenle hafif giyinip gidilen yerde ilave katları giymek lazım. O da soğukta baya zor oluyor, insan bir kez üşüdü mü bir daha zor topluyor. Soğuk bir kez daha gösterdi ki “Amaaaan buna gerek yok  abartmayalım” dediğimiz her şeye, hatta mümkün olsa daha fazlasına ihtiyaç var. Çünkü zaten hava çok soğuk. Üstüne rüzgarda kuzeye karşı ayakta durunca bütün soğuk rüzgarla yüzünüze, içinize işliyor. İlaveten kar üzerinde sabit duruyorsunuz. En başta iyiymiş gibi gelirken ayağınızdan giren soğuk ince ince bütün vücudunuza işliyor… sanki ayak tabanınızdan bacağınıza soğuk bir metal sokuyorlar. Nefesiniz burnunuzdan çıkar çıkmaz donup ince bir buz tabakası halinde yüzünüze yapışıyor. Kirpikleriniz donduğu için gözünüzü kırpınca birbirlerine takılıyorlar. Burnunuzun içinden çatır çutur sesler geliyor.

Hem kendime bir not ( bir daha gidersem okuyup soğuğu hafife almamak için) hem de gitmeye niyeti olanlara rehber olsun diye o gece giydiğim kıyafetin dökümünü yapıyorum:

Üst:

  • Patagonia capilene termal içlik
  • Umbra ince polar
  • Northface ince kaz tüyü iç ceket
  • Lafuma kayak montu
  • REI kaz tüyü uyku tulumu ( Bunu her şeyi giydikten sonra omuzlarıma alıp sarındım)

Alt:

  • Patagonia capilene termal içlik
  • REI termal içlik (evet iki tane!)
  • Smartwool yün hiking çorabı
  • REI merino extreme cold hiking çorabı
  • Lafuma kar botu

Baş ve Eller:

  • Smartwool kar maskesi
  • Marmot yün bere
  • REI yün kar şapkası
  • Marmot ince eldiven
  • Kalın miflonlu mitten kar eldiveni

 

Gocuğuma sarınmış karlar üzerinde yatarken!
Gocuğuma sarınmış dağ başında karlar üzerinde yatarken!

Cüneyt’in de kıyafeti benden pek farklı değildi ve buna rağmen çok üşüdük. Hatta Cüneyt kamerayı kullanmak için üstteki eldivenini zaman zaman çıkarıp makinaya ve tripoda dokunduğu için bir ara küçük parmağı frostbite oldu. Neyse ki ısıtınca kan geldi parmağına ve kalıcı bir sorun olmadı.

Ama…. inanın hepsine değer!!!!! Bakın, kendiniz karar verin!

16850349028_b8a38453bc_k
O kadar nefes kesiciler ki, insan içine işleyen soğuğu bile unutuyor.

O gece saat 4’e kadar o dağ başında kaldık. Aurora’ya her baktığımızda güzelliğinden ve büyüsünden soluğumuz kesildi.

Ertesi gün şansımıza hava biraz ısındı. Isındı derken, gece -15F’ye çıktı. Bir gün öncesinin tecrübesi ile bu defa iki çorap arasında kimyasal ayak ısıtıcı paketlerden yerleştirdim, nasıl iyi geldi anlatamam!

İkinci gece gene Dirk önde, biz arkada bir başka yere gittik. Bu defa gittiğimiz yer ilki kadar yüksek bir tepe değildi, ama tüm kuzeyi ve ufku boydan boya görüyordu.  Epey ıssız olduğu için bir ara biraz ürktüm, itiraf ediyorum. Alaska’da dağ başında her şey geliyor insanın aklına, kurt, moose, hatta kutup ayısından korkuyor insan. Ama Dirk bizi gittiğimiz yerin gayet güvenli olduğu konusunda ikna etti. Aurora gene çok kuvvetliydi. Bu defa bir gece önceki gibi sadece yeşil değildi, içinde mor renkleri de seçebiliyorduk. Gene müthiş bir akşam geçirdik, gene sabaha karşı yorgun argın ve donmuş halde otele döndük.

Nefes kesici!
Nefes kesici!

Gündüzleri ne yaptınız diye sormayın hiç, hiç bir şey yapmadık. İnsan 6-7 saat dondurucu soğukta sabahladıktan sonra zaten otele gidince kamyon çarpmış gibi oluyor, ölü gibi uyuyor, öğleden sonra kalkıyor. Yemek yiyip azcık kendimizi toplayınca zaten gene gece oluyor, ve aurora avcıları olarak yeni bir aurora yakalamak için tekrar dağa çıkıyoruz.

Ve beklenen büyük patlama!

Fairbanks’taki 3. gecemizde Dirk önce biz arkada gene bir başka gözlem noktasına giderken çok heyecanlıydık. Daha erken saatlerde hepimiz takip ettiğimiz siteler, uygulamalar ve twitter hesaplarından sevindirici haberi almıştık. Güneşte son on yılın en kuvvetli patlaması meydana gelmişti ve güçlü bir manyetik rüzgar Dünya’ya varmak üzereydi. Bu da on yıldır görülmemiş güzellikte ve şiddette auroralar demekti. Hepimiz çok heyecanlı ama bir o kadar da stresliydik. Çünkü o güne dek pırıl pırıl olan gökyüzü akşamüstü oldukça kalın bir bulut tabakasıyla yavaştan kapanmaya başlamıştı. Gözlem noktasına geldiğimizde gökyüzü tamamen kapanmıştı. Buna rağmen umudumuzu kaybetmeden giyindik hazırlandık ve heyecanla beklemeye koyulduk. Bir yandan internetten bulut olmayan diğer yerlerden atılan twitleri okuyup sinir oluyorduk. Işıklar o kadar kuvvetliydi ki ABD kuzey eyaletlerinden, hatta San Francisco’dan bile gözlenebilme ihtimalleri vardı. Oysa biz, en şiddetli görülecekleri kuzeyin bu buz gibi bu küçük şehrinde dondurucu soğukta, dağ başında bekliyorduk.

Bekledik….bekledik….bekledik….bekledik….

Hava açacağına daha da kapadı… Hava durumu da hiç iç açıcı değildi. En sonunda saat 3 gibi umudumuzu kaybederek dönmeye karar verdik. Dirk deli oldu adeta, arabaya atlayıp o saatte daha kuzeye gitmeyi ya da biraz güneydeki yüksek dağlara tırmanmayı düşündü bir an. Ama altındaki arabaya güvenmediğinden ve sabah uçağa yetişmek zorunda olduğundan vaz geçti. Sinir olup otele döndük ve yattık.

Sabah kalktığımızda güneş fırtınası son hız devam ediyor, bizde gündüz iken geceyi yaşayan Kuzey Avrupalı aurora avcılarının tivitlediği muhteşem fotoğraflara bakarak sinir oluyorduk. Tek umudumuz aynı aktivitenin akşama dek sürmesi idi.

Otelimizden ayrılarak ilk pansiyonumuz olan A Moose in the Garden‘a yerleştik. Pansiyonu aynı zamanda Fairbanks ortaokulunda fen öğretmenliği yapan Kathy isimli bir kadın işletiyor. Çok güzel, tahtadan yapılmış iki katlı bir klübe. Üç odayı kiraya veren Kathy, evin kendine ayırdığı bir başka kısmında yaşıyor. Kathy çok şeker bir ev sahibesi, ciddi görünmesine rağmen kendine özgü ince bir mizah yeteneği var. Ev son derece konforlu, çok özgün dekore edilmiş. Kathy sabahları konuklara müthiş kahvaltılar hazırlıyor, Alaska böğürtlenlerinden yaptığı reçelleri, soslu pancake’leri ikram ediyor. Evin güneye bakan tarafında bir balkon var ve buradan Denali Milli Parkı ve buradaki sarp dağlar görülüyor.

Evde biraz dinlendik ve bu arada aurora aktivitesini takibe devam ettik. Şanslıyız gibi görünüyor!  Aktivite, bir önceki akşam kadar delicesine olmasa da hala fırtına seviyesinde, hava bulutsuz hatta göreceli olarak biraz daha sıcak.

Bu defa işi şansa bırakmaya niyetimiz yok. Güneşin batmasına yakın ikinci gün gittiğimiz kuzeye bakan ve ufku boydan boya gören tepeye çıktık kamyonetimizle.  Bir yandan nefis bir güneş batışı seyrettik ( kutup bölgelerinde güneş ayrı bir güzel batıyor), bir yandan da gece gelecek soğuğa dayanacak şekilde gene kat kat giyindik. Güneşin son ışıkları kaybolurken, hava daha tam kararmamış olmasına rağmen kuzeyde ufukta yeşil ışıltılar oynaşmaya başladı. heyecanla ekipmanımızı kapıp arabadan çıktık, açıklığa konuşlandık.

Hava karardıkça ufuktaki auroralar belirginleşti. Ve tek kelimeyle soluğumuz kesildi… müthişti… MÜTHİŞ!!!!!

16851704109_26049286f6_k

O gece gördüğümüzü açıklayacak kelime bulabileceğimi sanmıyorum!

Önceki gecelerde de büyülenmiştik, ama o gece resmen şok olduk. Aurora önce daha önce gördüklerimize benzer şekilde başladı: Kuzeyde beliren, belli belirsiz kıvrılıp bükülen yeşil bir kuşak…

Ardından genişledi…genişledi…genişledi…. Bir an tüm gökyüzü yemyeşil oldu. öyle ki artık normal gökyüzünü, yıldızları göremez olduk. Tepemiz tamamen florasan yeşil bir ışıkla parlamaya başladı. Sonra inanılmaz bir hızla o dağılmış ışık, bant şeklinde yoğunlaştı ve inanılmaz parlaklıkta ve hızla hareket eden bir huzme halini aldı. Artık ufukta falan değil, tam tepemizdeydi. Hızla kıvrılıp bükülüyor, başımızın üzerinden sadece yeşil değil kırmızı ve mor huzmeler halinde çılgınca hareket ediyordu. Hızla yön değiştiriyor, bir an daralıp gündüz kadar parlaklaşıp, sonra tekrar genişleyip şelale gibi üzerimize akıyordu.

17036801092_88d5a5761e_k
Yüksek aurora aktivitesi sırasında nabız gibi atan auroralar ve üzerimize akan şelale- ki buna corona deniyormuş.

Derken tepemizde tekrar yoğunlaşan ışık kalp gibi atmaya başladı. Gökyüzünde parça parça kısımlar bir an flaş şeklinde parlıyor, sonra sönüyor, sonra başka bir bölge parlıyor ve ardından sönüyordu. Hiç bir aurora videosunda görmemiştim bunu. Sonra dönünce öğrendim ki çok yüksek aktivitede nadiren görülen bir durummuş. Şurada bizim seyrettiğimiz günlerde ortaya çıkan aktiviteyi, okyanusun diğer ucunda yakalayan aurora avcılarının İzlanda’da çektikleri bir video var.

Aktivitenin en yüksek olduğu an artık fotoğraf falan çekmeyi bırakıp yere serdiğimiz uyku tulumunun üzerine yattık.  Soğuk falan dinlemedik, donsam gam yemezdim o anda inanın. Nadiren ağlayan biri olmama rağmen yattığım yerde gökyüzüne bakıp hüngür hüngür ağladım gözlediğimiz doğa olayının muhteşemliği karşısında.

IMG_0309
Aurora fırtınasından yarım saat kadar önce. Gece, gündüz gibi aydınlandı, bu fotoğrafın hemen ardından da gökyüzü çıldırdı!

Akşam saat 8 gibi başlayan ışık şovu, sabah 5’e kadar devam etti. Bu süre boyunca, yani 9 saat dışarıda kar üzerinde soğuğa aldırmadan aurorları seyrettik…

Işıklar hafifleyince pansiyonumuza döndük, pansiyona varınca soğuktan, uykusuzluktan ve yaşadığımız heyecandan bayılmışım gerisini hatırlamıyorum.

İzleyen günlerde de aurora görmeye devam ettik, onlar da çok güzeldiler. Ama o geceyle yarışacak bir şey görmedik tekrar. Sadece biz değil, Alaska yerlileri de aynı fikirdeydi.  Sohbet ettiğimiz bir Alaska’lı fotoğrafçı bile son on yılda gördüğü en iyi ışıklar olduğunu ve hayatı boyunca buna benzer en fazla 2-3 gece gördüğünü söyledi bize.

Mount Aurora Lodge

Fairbanks’taki son üç günümüzde Mount Aurora Lodge‘da kaldık. Aurora görmeye niyetliyseniz mutlaka kalmaya çalışmanızı öneririm. Mount Aurora Lodge, ABD’de epey nadir olan ve hissiyatı Avrupa’daki hostellere benzeyen bir yer. Fairbanks’ın kuzeyindeki bir tepenin en yüksek yerinde, iki katlı bir bina. Dıştan süper döküntü görünmesine rağmen içi sevimli. Alt kat komünal alan. Aurora beklerden vakit geçirmek üzere düzenlenmiş. İçinde rahat koltuklar, minderler, sıcak içececekler, mini bir bar, piyano, muhtelif gitar ve başka müzik aletleri var. Burada kalanlar yemekten sonra bu alanda beraber takılıyor, emprovize müzik yapıyor, kitap okuyor, çay kahve veya bira içiyor ve çektikleri fotoğrafları bilgisayarlarına aktarıyorlar. Hostel görevlisi bir yandan sürekli aurora aktivitesini takip ediyor, aktivite başlar başlamaz herkese sesleniyor. O ana dek şömine başında tembel tembel oturup kitap okuyan ya da laflayan tüm konuklar ayaklanıp hızla kendilerini dışarı atıyorlar. Aurora hafifleyene kadar dışarıda hep birlikte donduktan sonra tekrar içeri giriyorlar ve çay, hazır çorba, sıcak çikolatayla ısınmaya çalışıyorlar.

Aurora bekçisi sabaha kadar görev yapıyor. Hatta salonda yorulur ve odanıza çıkar uyursanız bile gelip kapınızı çalıp uyandırıyor auroraları kaçırmamanız için ( elbette siz isterseniz).  Üst kattaki odalar dışında ana binadan ayrı küçük bir klübeyi de kiraya veriyorlar. Biz bu klübede kaldık, böylece daha rahat ve kendi başımıza kalabildik.

Mount Aurora’nın güzel tarafı etrafta hiç ışık olmaması ve direkt kuzeye bakan konforlu ve kapalı bir alandan aurora izleme imkanı vermesi.

İlk akşam biz de herkesle birlikte klübenin önünde takıldıktan sonra, son akşamımızda biraz ilerideki daha yüksek olan ve üzerinde hiç bina olmayan bir tepeye tırmanmaya karar verdik. Tepe alçak görünse de ekipmanla tırmanması epey zor oldu. Ama gün batışını oradan izlemek çok güzeldi. Hava göreceli olarak ısınmış olmasına rağmen ayaz gene çok fenaydı. Hatta tırmanırken yanıma alıp tepeye varınca açtığım kutu kola, yarısına gelmeden teneke içinde dondu.

fdfdf
Tepeden son akşamki aurora. Karşıda ışıkları görülen yer kaldığımız hostel olan Mount Aurora Lodge.

Son akşamımız çok keyifliydi. Tepede epey uzun kaldık, güneş batışının ardından son auroramızı seyrettik. Aktivite hafifleyip hava aydınlanmasına yakın yattık.

Hep aurora hep aurora, başka??

Valla en başta da yazdım, bizim amacımız aurora görmekti. Onun için başka bir şey yapmadık pek.

Kayda değer yaptığımız üç şey, Alaska Üniversitesi müzesini ziyaret etmek, kızak köpekleriyle geziye çıkmak ve Chena kasabasındaki sıcak su kaplıcasına gitmekti.

Alaska Üniversitesi Müzesi epey küçük ama güzel. Burayı anlamak için giderseniz mutlaka gezmenizi öneririm. Alaska tarihi, doğası, Alaska kızılderilileri ile ilgili bir sürü şey var içinde. Burada Alaska’nın tarihini de epey öğrendik. Nasıl en başta sadece kızılderili ve eskimoların yaşadığı bir yer iken, önce altın sonra petrol bulunması ile paylaşılamayan yer olmuş, gelen beyazlar yerli halkı ne kadar sömürmüşler… Alaska tarihi ve toplumu ile ilgili öğrendiklerimden iki şey beni çok etkiledi. Beyazlar ilk geldiklerinde o iklimde hayatta kalma konusunda hiç bir fikirleri olmadığından çok sürünmüşler.  Gelenlerin çoğu soğuktan ve o iklimde nasıl avlanacaklarını bilmediğinden açlıktan ölmüş. Bazı beyaz adamlar eskimo kadınlarını tavlamış, kadınlar bunlara bakmış resmen. Avlanıp adamları beslemiş, avladıkları hayvanların derilerini nasıl işlediklerini adamlara öğretmişler. Adamların çoğu kısa zaman sonra ya kürk ticaretine girip zengin olmuş, ya da tesadüfen altın bulmuşlar. Zengin olan ve eskimolarla evli olan beyaz adamların büyük bir kısmı ilk fırsatta eskimo eşlerini terk etmiş.  Kadıncağızlar senelerce elinden iş gelmeyen bu dangalak heriflere baktıklarıyla kalmışlar. Bu olay o kadar sık yaşanmış ki, kasabanın yerli ileri gelen kadın liderlerinin hemen hepsinin hayat hikayesi bu şablonda. Pis herifler…

İkinci acı toplumsal gerçek ise alkolizm oranı. Hava kararınca sokakta bir sürü sarhoş gezinmeye başlıyor. Sokak sarhoşlarının hemen hepsi yerli halk. Dirk’ten öğrendiğimize göre, ABD hükümeti zamanında çok sömürüldükleri için Alaska yerlisi olanlara tazminat olarak maaş bağlıyormuş. Yılda 50.000 Dolar civarı bir ücret, ki Alaska gibi bir yerde rahat rahat çalışmadan geçinilecek bir para. Maaş, geçmiş iki kuşak boyunca soyağacında kızılderili/eskimo olan herkese bağlanıyor. Onun için Alaska’ya diğer eyaletlerden gelen ipsiz sapsız adamlar Alaska yerlisi kadınlarla evlenmeye çalışıyorlarmış ki ekmek elden su gölden yaşasınlar. Tarih tekerrürden ibaret galiba…tam bir kabus!  Eline bu kadar para geçen yerlilerin çoğu da o kar ve kışta yapacak bir şey olmayıp çalışmayınca parayı gidip barda harcayıp sonuçta alkolik oluyorlar. Tam toplum dramı yani…

Jack London’un kulakları çınlasın

Bir gün köpek edinirsem köpeğim husky olacak!

Yirim!
Yirim!
Haydi gidiyoruz!
Haydi gidiyoruz!

İsveç’te huskylerin çektiği kızakla müthiş bir gün geçirdikten sonra bu hayvanlara resmen aşık olmuş durumdayım. Kiruna’daki deneyimimizden sonra burada da köpek çiftliklerine gittik ve kızağa binmek istedik. Köpekler her zamanki gibi süper şekerdi ama, köpek çiftliğinin genel havası İsveç’ten biraz daha farklı, biraz daha hayal kırıcıydı. İsveç’teki köpek çiftlikleri çok daha temiz, köpeklere ayrılan alan çok daha genişti. Çoğu köpek, geniş kafesler içinde tasmasız dolanıyordu. Fairbanks’taki köpek çiftliklerinde ise köpeklerin çok küçük mekanlarda olması ve çoğu zaman küçük bir kutunun hemen yanında, kısa bir tasmayla uzaklaşmayacak şekilde bağlı olması biraz canımı sıktı doğrusu. Ama başta da söyledim, ben köpek uzmanı değilim, belki hayvanlar öyle seviyorlardır.

Neyse, gene de köpeklerle kısa bir kızak yolculuğu yaptık. Karlar kısmen eridiği ve mekan kısıtlı olduğu için Kiruna’daki donmuş göl üzerindeki kızak maceramıza göre daha az etkileyici olmasına rağmen gene de süper keyifli idi. Kızak köpeklerinin kızak çekerkenki mutluluğu ve heyecanı kesinlikle görmeye değer.

Fairbanks’te bizim bulunduğumuz hafta kızak köpeği yarışları vardı, ama aurora seyretmek için günlerimizi çevirip, geceyi ayakta geçirip gündüz uyuduğumuzdan görme fırsatımız olmadı. Artık bir dahaki sefere…

Chena Kaplıcası

Gezimizin son gününde, donan kemiklerimizi ısıtmak için Fairbanks’ın yaklaşık 60 mil (100 km) doğusunda olan Chena kasabasındaki sıcak su kaplıcalarına gittik. Yolda, gitmeye kalktığımıza birkaç kez pişman olduk, çünkü yol gerekten çok bozuk. Üzerine de kar ve buz eklenince epey sıkıntılı bir seyahat oldu. Birkaç kez yolda kaydık, geri mi dönsek diye düşündük ama yarı yolu geçince bu kadar gelmişken artık dönmeyelim diye düşünüp gayretle yolu tamamladık.

Chena Kaplıcası aynı zamanda bir kayak merkezi. Konaklamak için oda ve müstakil klübeler, kayak pisti ve sıcak su havuzları var. O kadar yol gelip de kaplıcaya girmeden olmaz diye düşünüp suya girdik biz de. Çok keyifli bir deneyim olduğunu söyleyemeyeceğim, bir defa kaplıca havuzları süper kalabalık. Üstelik sıcak su volkanik aktivite ile ısındığı için oldukça kesif bir kükürt kokusu var. Ama gene de dışarıda hava buz gibiyken açık havada sıcak suda mayo ile oturmak ilginç. Burada insanlar gece gelip sıcak su havuzlarından tepedeki auroraları izliyorlarmış. Ama o kadar kalabalık ve sudan yükselen buhar arasında aynı hissiyatı verir mi bilemedim. Kısaca, olur da tekrar Fairbanks’a gidersek bir daha gideceğimiz bir yer değil Chena. Bir kez görmek yeterli bence.

20150318_194546
Kutup bölgeleri inanılmaz derece sakin ve dingin yerler.

Evim güzel evim

Son auroramızı izledikten ve Chena’nın kükürtlü sıcak sularında donan kemiklerimizi çözdükten sonra, 9 günlük Alaska macerasının ardından evimize döndük. Bu yazıyı döndükten biraz sonra yazmaya başlamış olmama rağmen, araya giren muhtelif olaylar nedeniyle ancak döndükten altı ay sonra bitirebildim!

Ama hala her gözümü kapatıp aurorları hayal ettiğimde o büyülü gece aklıma geliyor ve bir sonraki aurora gezisinin hayallerini şimdiden kurmaya başlıyorum!

Bir sonraki auroraları nereden seyredeceğiz bakalım….hmmm….. Avusturalya??

 

Notlar:

  • Cüneyt’in gezi boyunca çektiği bu yazıdaki ve ilave aurora fotoğraflarını flickr sayfasından görebilir ve yüksek çözünürlükle hallerini indirebilirsiniz.
  • Auroraların nasıl oluştuğunu merak edenler için daha önce yazdığım makale de şurada.
  • Gözlediğimiz aurorlardan birinin timelapse videosu aşağıda.

 

 

 

Yorum yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.