
Bir gün daha geçti… sokaklarda eli satırla gezen insanlar, sokak ortasında tek kişiyi grup olarak çevirip tekme tokat döven polislerle dolu bir ülkeye uyandık. Ülkenin bir kısmı ise olaylardan bihaber, 130 YTL ( internetin yalancısıyım) bedelindeki katılım ücretlerini alarak, hangi mitinge bile gittiklerinden habersiz, paraları vergilerimizle ödenen servis araçlarına atlayıp hükümetin gövde gösterisine gittiler.
Sabah bu tabloya bakarken, internet’te Lawrence W. Britt tarafından yazılmış ve 2003 yılında Free Inquiry Magazine’de yayınlanmış Faşizm’in 14 Belirtisi isimli bir makaleye rastladım. Makale, içinde bulunduğumuz durumu öylesine güzel anlatıyordu ki, birinin son gelişmelerle uydurduğu bir yazı olmadığından emin olmak için araştırma ihtiyacı hissettim… Evet, gerçekten de 2003 yılında, Lawrence Britt, faşizmi madde madde anlatmış.
Okuyalım bakalım bizdeki “ileri demokrasi” bu maddelerin kaçına uyuyor….
1. Güçlü ve devam edilen ulusalcılık
Faşist rejimlerde milliyetçi mottolar, sloganlar, semboller, şarkılar ve diğer araç gereçler sürekli olarak kullanılır. Bayraklar her yerde görülür, milli semboller sıklıkla giysiler üzerinde, veya halka açık alanlarda görülür.
2. İnsan haklarını hor görmek
Düşmanlara duyulan korkudan ve güvenlik için duyulan ihtiyaçtan dolayı, faşist rejimlerdeki insanlar belirli durumlarda ”ihtiyaç” için insan hakların askıya alınabileceği konusunda ikna olmuşlardır. İnsanlar başka bir yöne bakmaya eğimlidirler ya da işkenceyi, yargısız infazları, cinayetleri, hapse atılanların uzun süre boyunca gerekçesiz içeride tutulmalarını vs. onaylarlar.
3. Düşmanların belirlenmesi/Birleştirici sebepler olarak Günah Keçileri
İnsanlar birleştirici bir milliyetçilik çılgınlığı içerisine sürüklenerek algılanan genel bir tehdidi ya da düşmanı: ırksal, etnik ya da dini azınlık, liberaller, komünistler, sosyalistler, teröristler vs. yok etme ihtiyacı duyarlar.
4. Ordunun üstünlüğü
Yaygın olan iç sorunlar olsa bile, orduya yüksek oranda bir finansman sağlanır ve yerel gündemler ihmal edilir. Askerler ve askeri servis yüceltilir.
5. Şahlanmış seksizm
Faşist ülkelerde, hükümetler neredeyse sadece erkeklerin hakimiyetindedir. Faşist rejimlerde geleneksel cinsiyet rolleri daha katı bir hale getirilir. Boşanmalar, kürtaj ve eşcinsellik her zaman bastırılır ve devlet, aile kurumunun nihai koruyucusu olarak gösterilir.
6. Kontrollü kitlesel medya
Bazen medya doğrudan hükümet tarafından kontrol edilir, ancak diğer durumlarda medya dolaylı olarak hükümet düzenlemeleri ya da sempatik medya sözcüleri ve yöneticileri tarafından kontrol edilir. Özellikle savaş zamanında sansür çok yaygındır.
7. Ulusal güvenlik takıntısı
Korku, devlet tarafından toplulukları motive etmek için kullanılan bir araç haline getirilmiştir.
8. Din ve devletin birbiri içine girmiş olması
Faşist rejimlerde, halkın fikrini manipüle etmek için en sık kullanılan araç dindir. Devletin politikası ve aksiyonları, dinin ana hükümleri ile çelişiyor olsa bile, dini retorikler ve terimler, devlet büyükleri tarafından sıklıkla kullanılır
9. Şirketlere ait gücün gözetilmesi
Faşist rejimlerdeki endüstriyel ve işletme sektörlerinin liderleri genelde ülke liderlerini belirleyen güçlerdir. Bu durum, karşılıklı çıkara dayalı işletme/devlet ilişkileri ve gücü elinde tutan bir elit grup yaratır.
10. Emekçilerin gücünün baskılanması
Emekçi kesimin örgütllenmesi, faşist bir hükümet için en büyük tehdittir. İşçi sendikaları ya tamamen ortadan kaldırılmışlardır, ya da ciddi oranda baskı altındadırlar.
11. Entellektüellerin ve sanatın aşağılanması
Faşist rejimler, yüksek öğretim ve akademisyenlere açık düşmanlık beslenmesine zemin yaratır ve bu nefreti destekler. Bu rejimlerde pekçok profesör ve diğer akademisyenlerin sansür edilmesi hatta tutuklanması oldukça sık rastlanan bir durumdur. Sanatçıların kendilerini özgürce ifade edebilmeleri kısıtlanır veya bunu yapan sanatçılara açıkça saldırılır.
12. Suç ve ceza konularına takıntı
Faşist rejimlerde, polisin kanunları uygulamak için sınırsız yetkisi vardır. Halk, genelde polisin bu şekilde görevini kötüye kullanmasını görmezden gelir, hatta vatanseverlik adı altında bireysel özgürlüklerin çiğnenmesini normal karşılar. Faşist rejimlerde çoğu zaman, neredeyse sınırsız güce sahip polis birlikleri mevcuttur.
13. Yaygın yandaşçılık ve yolsuzluk
Faşist rejimlerde, hemen her zaman aralarında arkadaşlık veya çıkar ilişkisi olan bir grup insan devlet görevlerine atanırlar. Devlet gücüne sahip bu insanlar, ellerindeki otoriteyi kullanarak grubun diğer üyelerini hesap verme yükümlülüğünden kurtarırlar. Bu rejimlerde, ulusal kaynakların, hatta devlet hazinesinin bu şekilde yağmalanması, hatta devlet başkanları tarafından açıkça çalınması sıklıkla görülen bir durumdur.
14. Hileli seçimler
Faşist rejimlerde, çoğu zaman seçimlerin tamamı bir aldatmacadır. Bazen, seçimlerde rakip liderlere iftira atma, hatta rakip lideri suikastla öldürerek ekarte ettirme gibi yöntemlere başvurabilirler. Yasaları kullanarak seçmen sayılarıyla oynayabilir, seçim bölgelerini değiştirebilir ve medyayı manipüle ederek kamuoyuna çıkan haberleri kontrol edebilirler. Faşist devletler, hukuk sistemleri aracılığıyla seçimleri kontrol veya manipüle ederler.
Not: Ben bu makaleyi görüp çevirmeye başlamışken, dostum Arsel Berkat Acar, internetten bana mesaj atarak kendisinin de çeviriye başladığını haber verdi. Sonuçta, güçlerimizi birleştirip bu 14 maddeyi, Arsel ile yarı yarıya paylaşarak çevirdik. Emeğine sağlık Arsel!
Çok doğru tespitler. Katılmamak elde değil. Yıllar önce bu listeyi bir yerlerde görmüştüm ama nerede olduğunu hatırlamıyorum. Tabi gördüğüm listede 14 madde açıklamalarıyla verilmemişti.
Öte yandan faşist iktidarların yükselişi üzerine de bir şeyler söylemek gerekiyor. Başta Almanya ve İtalya örneklerinde de olduğu üzere faşist ideolojiler ekonomik krizler veya savaşlar gibi nedenlerle yoksullaşan orta sınıf üzerinden yükseliyor ve sokak çeteleriyle toplumu terörize ediyor. 1920’lerde Mussolini’nin faşist sokak çeteleri, 1930’larda Hitler’in SA birlikleri, yine 1930’larda General Franco’nun faşist milisleri, 70’ler ve 80’lerde Türkeş’in Ülkü Ocakları buna örnek verilebilir.
Fakat asıl çarpıcı olan şu ki faşizm iktidara geldiğinde, beynini yıkadığı ve kendi çetelerini beslediği orta sınıfa ihanet edip büyük sermaye çevrelerine hizmet etmeye başlıyor. Herhalde bunun tarihteki en açık seçik örneği Naziler’in iktidara geldikten sonra milliyetçi söylemini olmasa da ekonomik söylemlerini değiştirmesi ve SA birliklerinin liderlerini öldürüp SS birliklerini kurmasıdır. Bu dönemden sonra faşizm yukarıda söylenen 14 maddedeki karakteristik özelliklerini tam anlamıyla uyguluyor.
Türkiye’de ise bu noktaya farklı bir yoldan geldik. Ülkü Ocakları adı verilen faşist çeteler AKP’nin iktidarında rol oynamadı, hatta AKP belirli bir dönem boyunca faşist bir karakter bile sergilemedi. O, iktidarı pekiştikten, ulusalcı-darbeci çevrelerin direnci kırıldıktan sonra faşist eğilimleri açığa vurmaya başladı. Çünkü bu sefer karşısında onun için en büyük tehlike işçi sınıfı oldu. Yukarıdaki 14 maddede de belirtildiği üzere emekçiler onun en çok korktuğu kesimdir. İşte bu noktadan sonra şu an sadece işçi sınıfı değil, toplumda ne kadar ilerici, demokrasi yanlısı çevre varsa haklı olarak isyan etti ve şimdi AKP kendi eli sopalı sokak çetelerini kurup halkın üstüne salıyor.
Bunda da şaşıracak bir şey yok aslında. Hükümet, başta son yıllarda palazlanan muhafazakar sermaye çevreleri ile, ülkeyi yağmalayan uluslararası finans kapitali temsil ediyor. Yani sermaye sınıfının da bütünü değil. Bu nedenle bırakın emekçilerin iktidarı almasını, iktidarın başka sermaye çevresine geçmesi bile AKP açısından kabul edilemez. Dolayısıyla diğer burjuva partilerinin bile iktidara gelmesi onlar açısından kabul edilemez. Bu nedenle ölümüne direniyor.
Fazla uzattım, özür dilerim ama aslında söyleyecek çok şey var. Son olarak eğer bu konuya ilgi duyuyorsanız, size Troçki’nin Faşizme Karşı Mücadele adlı eserini tavsiye ederim.
BeğenBeğen