Geçen hafta sonu havanın güzel olacağını öğrenince şehir dışına çıkıp değişik bir yere gidelim diye düşündük. Evdeki outdoor gezi kitabında arabayla yaklaşık bir saatlik mesafede olan Mt. Diablo takıldı gözümüze. Kitapta, Mt. Diablo’nun yüksekliği ve etrafının düzlüğü nedeniyle tepesinden Klimanjaro dağından sonra en uzun görüş alanı sunan dağ olduğu yazılıydı.
Cumartesi sabahı piknik sepetimizi doldurup yola çıktık. Yaklaşık 1 saatte Mt. Diablo’ya vardık.
Ansiklopedik bilgilere göre, Mt. Diablo 1.178 m yükseklikte. Çıkış yolunu çok güzel yapmışlar, tırmanırken birkaç sert viraj dışında ne kadar yükseğe tırmandığımızı fark etmedik. vardığımızda ise bir miktar hayal kırıklığı oldu bizim için. Daha yeşil, daha güzel bir yer hayal etmiştik, ama son derece sıcak ve çorak bir dağ çıktı. üstelik etrafımızda yüzlerce el kadar büyük yusufçuklar uçuyordu. Gördüğümüz yerlere Google Earth’ten baktık, bizim gözümüzle seçebildiğimiz kadarıyla gerçekten de 200 km kadar bir görüş alanı var. Ama beklendiği üzere Klimanjaro’dan sonra ikinci görüş mesafesi olduğu geyikmiş, onu da öğrendik. Ama gene de en yüksek görüş alanı veren dağlardan biri. Eh, görüş alanı yüksek ama gördüğünüz yerler uçcuz bucaksız boş topraklar olunca pek anlamı olmuyor tabi. Sissiz havalarda manzaranın epey güzel olduğu söyleniyor, olur da bir daha gidersek belki daha çok beğeniriz.
Benim Mt. Diablo’da hoşuma giden şey ise hikayesi oldu. Tepede bir ufak müze yapmışlar, dağın ve çevrenin hikayesini anlatan yazılar, kalıntılar mevcut.
Kızılderili kültüründe önemli bir yer tutuyormuş Mt. Diablo, hatta bazı kabilelerin yaratılış efsanelerinin önemli bir parçası. Bir efsaneye göre eskiden etrafı sularla çevriliymiş ve sularda iki ada varmış, Çakal-Tanrı ve yardımcısı Kartal-Adam da bu adalardan tüm dünyadaki insanları yaratmışlar.
Dağın şimdiki isminin hikayesi de ilginç. Mt. Diablo isminden önce bilimum kızılderilice kelimeyle anılmış dağ. 1800’lerde bir grup kızılderili, yakınlardaki İspanyol yerleşim yerinden kaçarlarken yakınlardaki yoğun bir çalılığa gizlenmişler. Kızılderileri arayan İspanyol askerleri bu yoğun çalılık içinde kimseyi yakalayamamış, bu nedenle de çalılığa İspanyolca’da “şeytan çalılığı” anlamına gelen ” Monte del Diablo” ismini vermişler. Daha sonra bölgeye gelen İngilizce konuşan göçmenler de içinde “Monte” lafı geçtiği için ismi dağa ait sanmışlar ve bu çorak dağa “şeytan dağı” demek olan Mount Diablo ismini yakıştırmışlar.
Sıcaktan bunaldığımızda hızlıca dağdan inerek kendi muhitimize döndük ve hemen yakınımzdaki yemyeşil bir başka parkta piknik yaptık.
Kısaca Mt. Diablo’yu çok da beğenmedik, şeytanlar güle güle kullanmaya devam etsinler.
Isilcim,
Ben Seytan Dagi fotografindan cok sizin fotograflara bayildim. Fistik gibi cikmissiniz!
Bu tercume hatalarini Amerikalilar nedense hep yapiyolar 🙂 Orca’lar mesela Killer Whales (Katil Balina) diye biliniyor. Ispanyollar bu bu Yunus’lari “Balina Katili” diye adlandirmislar ancak Ingilizceye Katil Balina olarak yanlis cevrilmis. Akilli Amerikalilar!
BeğenBeğen
Etraftaki herşeyi öcü gibi görünce tercümeyi de ona göre yapıyorlar herhalde 🙂 Şeytan, katil filan … paranoyaaaaa! 😛
BeğenBeğen
Beni de yanında kaldığım ailem “seni ilginç bir yere götüreceğiz” diye Dünya’nın en büyük tavasının olduğu bir yere götürdüler ki tavayı kaldırabilsem kafalarına çakardım. Dedim ki Dünya’nın en büyük tavasını yapmak bir kabiliyet değil ki, ne kadar salak olduğunla alakalı. Sonra “en büyük tencere” dediler, dedim “hepiniz sığarsanız gidelim. Kekik de alalım yanımıza ama…” 🙂
BeğenBeğen
Ayvalık’da da şeytan sofrası var.. Böyle dik bi yerden plaja bakılıyor yanlış hatırlamıyorsam.
BeğenBeğen
Şeytan aldı, götürdü satamadan getirdi..
BeğenBeğen