Nisan ayının başında annem ve babam da buradayken dünyanın en uzun ağaçları olan Redwood / Sekoya ağaçlarını görmeye gittik.
Redwood ağaçları Türkçe’de daha sık bilinen ismiyle Sekoya ağaçları olarak geçiyor. Bu tür ( ki dünyanın en uzun ağacı olan ağaç ta aynı türden) “California Coastal Redwood” olarak ta biliniyor.
Aslında hayalimiz 115.5 metre uzunluğunda olan dünyanın en uzun ağacını görmekti, ama bu ağacın bizden 400 mil (yaklaşık 650 km) uzakta olduğunu öğrenince yolun çok fazla olduğuna karar vererek bize daha yakın olan ama biraz daha kısa ağaçların bulunduğu Big Basin Redwood Park‘a gitmeye karar verdik.
Sabah erken kalkarak piknik malzemelerimizi hazırladık, sandviçlerimizi meyvalarımızı alarak 78 mil/125 km uzunluğundaki yola koyulduk, iki saat içinde de ormana ulaştık.
Big Basin epey biyik bir park, son hali neredeyse 80 km2’ye ulaşmış durumda. ormana girer girmez devasa ağaçlar etrafınızı çevreliyor. Parkta Sekoyalara ilaveten başka pek çok ağaç türü, geyikler, rakunlar, vahşi bir kedi türü olan bobcatler, çakallar, tilkiler ve buraya özgü parlak renkli, muza benzeyen bu nedenle de banana slug denen sümüklüböcekler var.

Redwood/ Sekoya ağaçları ise tek kelimeyle muhteşem! Bu ağaçlar Amerika kıtasının pasifik kıyısına özgü ağaçlar ve dünyada başka hiç bir yerde yetişmiyorlar. Bilinen en büyük redwood 115 m boy ve 8 m çapa sahip!!
Redwoodlar boyları ile kıyaslanınca çok ince ağaçlar. Bunun nedeni ise genelde tek olarak büyümemeleri. Birkaç redwood bir araya geliyor ve yerden bir elin parmakları gibi çıkıyorlar. Böylece toprak altnda kökleri ile bir ağ oluşturarak inanılmaz uzunluğa ulaşan gövdelerine destek sağlayabiliyorlar. Bu nedenle tek başlarına genelde yetişmiyorlar, nadiren olanlar da normal ağaç uzunluğunu geçemiyor.
Fotoğraf makinesi ile redwoodları çekmenin bir anlamı yok aslında, boyları o kadar uzun ki asla kameraya sığmıyorlar. Makineyi bırakın başınızı kaldırıp tepesini görmeye çalışsanız bile pek başarılı olamıyorsunuz. 🙂
Big Basin parkındaki en uzun ağaç 100 m yüksekliğinde, ama 90 m civarında pekçok ağaç var. Gözünüzün önüne gelmesi için şöyle bir karşılaştırma yerinde olacaktır: Boğaz köprüsünün denizden yüksekliği 64 metre! Buna göre ağaçları hayalinizde canlandırınız 😀
Sanırım boyutlarını gerçeğe biraz olsun yakın anlatmaya en çok yaklaşan fotograf şu:
Özellike aşağıda yürüyen bizim boyumuzla ağaçların boyunu kıyaslayabilirsiniz. Ve gene dikkat, bu resimde bile ağaçların tepesi görünmüyor!
Redwoodların bir özelliği de uzun yaşamları. Ağaçlar 2000 yıl kadar yaşayabiliyorlar. Parkın girişinde kesilmiş bir ağacın gövdesine yıl tabelaları çakılmış, tabelalarda Hz. Muhammed’in doğum yılına (MS 570), Magna Carta‘nın imzalandığı tarihe (MS 1215), Colombus’un Amerika kıtasına ayak bastığı tarihe (MS 1492) ve hatta günümüze kadar 1500 yılı aşkın bir zaman dilimini izlemek mümkün.
Geri dönüş yoluna çıkmadan önce hep beraber kamp girişindeki yaşlı bir redwood kovuğuna girerek hatıra resmi çektirmeyi ihmal etmedik elbette. 🙂
off ya çok imrendim. ama ne var yani bizimde burada ne ağaçlar, biz yakıyoruz onları çok var bizde
BeğenBeğen
Ben de görmek istiyorum 😀
BeğenBeğen
gel götürelim seni de! 🙂
BeğenBeğen
Tamam 🙂
BeğenBeğen
aman ormancıııııı:-) eridim, bittim okurken… ne zaman gidiyoruz o zaman:-)
BeğenBeğen
çok güzel yerlerdi, bende gezdim 2500 yıllık ağaç kuturu resimdede var
yanmayan kırmızı ağaçlarda deniliyor her bir agaç ölmeden önce mutla birkaç sürgün yani yeni agaç yetiştirip sonra ölüyor, yansa bile bir kısmı yanıyor sontra sönüp lendini onarıyorrr çok ilgiç
BeğenBeğen
bu bilim ve çocuk dergisindede var
BeğenBeğen
benide götürün :))
BeğenBeğen