San Francisco Sokakları…. Bölüm 2

San Francisco demek biraz da sis demekmiş. Dikkat ettiyseniz bütün posterlerde, çekimlerde Golden gate köprüsünün bacakları sisler içinde görünür. Ben o görüntüyü fotoğrafçının şansı sanıyordum ama öyle değilmiş; sis, SF’de yaşamın vaz geçilmez bir parçası.

Sisin okyanustaki soğuk su kütlesi ile karadaki ısı farkı nedeniyle oluşuyor.  Tuhaf bir sis, Stephen King’in Sis romanını anımsatıyor, insan içinden yaratık çıkacak diye bekliyor.  Resimde görülen çok hafif bir sis aslında, esas meşhur SF’da sis canlı gibi hareket ediyor, keskin hatla başladığı yeri görebiliyorsunuz.  Ciddi sis olan günlerde makinem yoktu yanımda, ama ilk fırsatta bir resim çekeceğim.

SF’daki en turistik ikinci mekan ise şüphesiz Çin Mahallesi.SF, altına hücüm yıllarında ciddi bir Çinli göçüne maruz kalmış ve çok yoğun bir Çinli/ Uzak Doğulu nüfüsüna sahip.  Şehrin ortasında SF Çin Mahallesi/ SF Chinatown var. Buranın birkaç ilginç özelliği var, birincisi Çinli nüfusunun Çin dışında en yoğun olduğu yer.  Zaten sokaktaki tüm tabelalar Çince, bazılarında İngilizce hiçbir yazı yok, dükkanın ne dükkanı olduğunu bile anlamak imkansız 🙂

Diğer ilginç bir özellik, tüm dünyada fenomen olan Çin yeni Yıl Kutlaması ile ilgili fener alaylarının çıktığı yer burası.  Aslında Çin’de böyle bir adet yokmuş, ama SF’de yaşayan Çinliler kendi kültürlerini tanıtmak amacı ile ilk defa SF’de fener alayı düzenlemişler, sonra fenomen olmuş, öyle ki dünyayı dönüp dolanıp Çin’e geri gitmiş, şimdi orada da yapılıyor.  Son olarak ta, Çin lokantalarının vageçilmezi olan Şans Kurabiyeleri/ Fortune Cookies kavramı da buradan çıkma.  Çin’de fazla bir tatlı kültürü yok, yeni yıl kutlaması gibi SF’deki Çinliler kendi kültürlerini tanıtırken ilgi çekmek adına Amerikan damak tadına uygun bol şekerli kurabiye uydurmuşlar.  Gerçi SF Japon mahallesi de bu kurabiyeleri kendilerinin bulduğunu iddia ediyor, iki millet çekişiyorlar bu konuda.  Öyle ya da böyle sonuçta Şans Kurabiyeleri de San Francisco icadı 😀

 

 

Çin mahallesinin ardından SF’deki ikinci turistik mekan Haight-Ashbury.  Burası da dünyadaki tescilli hippie mekanlarından biri.  1960-1970’lerdeki psychedelic rock akımının çıkış yeri burası.

Zamanında Grateful Dead, Janis Joplin, Jefferson Airplane gibi isimler burada yaşamışlar ve günlük hayatı epey etkilemişler. Renkli bir mahalle burası, rengarenk evler ve birbirinden güzel graffitilere rastlamak mümkün.

Sokaklarda hala batik t-shirtler, nargile dükkanları, yoga-meditasyon merkezleri ve sokaklarda birbirinden tuhaf ve eğlenceli manzaralar görmek mümkün.

SF’de gezerken mutlaka gidilmesi gereken bir başka yer ise elbette ki Okyanus kıyısı.  Şehrin batı yakası boydan boya plaj ve neredeyse kesintisiz olarak Pasifik Okyanusu’na bakıyor.

Okyanus kıyısına günün farklı saatlerinde gittik, her gittiğimizde farklı bir havası vardı.  Güzel havalarda plaj epey kalabalık oluyor, top oynayanlar, sörf yapanlarla dolup taşıyor.

Denize girmek için çok iyi bir yer değil, hem su çok soğuk hem de inanılmaz dalga ve akıntı var.  Ama buna rağmen pekçok dalga sörfçüsü sörf elbiseleriyle yaz kış demeden suya giriyorlar.  Ama yüzmek için girene rastlamadık.

Hava kararmaya başlayınca ise gökyüzü bulutusuz ise müthiş bir gün batımı izleme fırsatı veriyor plaj.  deniz bakarken okyanusun ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu anlıyorsunuz.  İnsan en yakın kara parçasının ufak adaları saymazsak Japonya olduğunu düşününce önünüzdeki su kütlesinin büyüklüğünü bir kez daha anlıyor.

Şehir içince daha ilginç ve gezilecek pekçok yer var, ama ilk etapta şehre kısa süreliğine gele birinin mutlaka görmesi gereken yerleri paylaşmak istedim.  Ufak detaylar ise başka yazıya kalsın 🙂